2 Şubat 2009 Pazartesi

uzun gri bulutlu bir yazı

Arapkızlı mabel sakızının üretildiği, müzisyenlerin müzik yaparken ortaya değişik bir şeyler çıkarabilmek için uğraştıkları,radyoda“saat ondokuz. şimdi haberleri veriyoruz” anonsunun duyulduğu, erkeklerin centilmen,kadınların zarif, arabaların detaylı el işçilikleriyle yapıldığının 100 metreden belli olduğu, sinemaya gitmenin büyük bir "aktivite" sayıldığı o eski zamanların az bulutlu bir öğleden sonrasında çayından aldığı son yudumun damağından gitmesine izin vermeden çantasından çıkardığı jiletle tam orda bileğini kesmeye yeltenecekti.çünkü yaşama sevinci ibresi sıfıra vurmuştu.evet çok afilli ve karizmatik bir ölüm şekliydi bu.tabiki F16 ile ters uçuşa geçip fırlatma kolunu çekmek daha karizmatikti şüphesiz ama bir bayana göre zor bir işti.olanaklar yüzünden jileti uygun gördü kendine.maliyeti de düşüktü.oh daha ne istesindi..? ama o da meşakkatliydi.üstelik sokakta ölmek istiyordu.aslında bu işi evinde dramatik bir müzik eşliğinde,sıcak suyla doldurduğu küvetinde gerçekleştirebilirdi.eline aldığı jiletle,bileğine ilk darbeyi dikine vurabilirdi.ilk vuruş herzaman için en acıtan olurdu.diğer bileğini kesmek için biraz önce yardığı tendonlar nedeniyle jileti kavrayamayacaktı büyük ihtimalle.bir kuvvet adrenalin faktörüyle de ikinci bileği yaracak,kan oluk oluk akacaktı..o '' karizmatik '' ölüm şekli bir anda değişecek,kan kaybı yüzünden başı dönmeye,dün akşam yediği yemeklerle birlikte kırmızı suyun içinde kulaç atmaya başlayacaktı bir yandan kusarken..Elizabeth Bathory edasıyla girdiği küvetten beyaz bir toprak solucanı olarak çıkacağı kesindi.
Hafif yağmur çiseliyordu.gözü kenarda yeni doğum yapmış kedinin yavrularını emzirmesine takıldı.insanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevdiğini fark etti.ama hala jilet konusunda kararsızdı.eğer ki kurtulursa felç kalma olasılığı yüksekti.iyice derinlere attığı kesikle etraf kan gölü olacak,kan kaybından bayılacak,büyük ihtimalle şuuru da kapanacak,ani kan boşalması sonucunda kestiği bilek felç olacaktı.eğer ki liflerini de parçaladıysa o eli bir daha kullanmasının mümkünatı yoktu.üstelik bu işi sokakta yapacağı için intiharın başarısızlıkla sonuçlanması durumunda istemediği bir sürü dertle uğrasacaktı.ağzının suyu akanlar, kılı kırk yaranlar,özü biçimden ayıranlar,elmadan şeker yapanlar,sezeryanla doğanlar,çok konuşanlar,gerçeği arayanlar,el yordamıyla koşanlar,havaya konusanlar ve diğerleri başını ağrıtacaktı çünkü..ne yapmalıydı?? İçi hava dolu şırıngayı damarına enjekte edebilir,kulağına civa dökebilir,tarım ilacı içebilir,sıvı nitrojen ile direk temasa geçebilir,üzerine benzin döküp
son sigarasını yakabilir,sabah aç karnına bir kilo kuru incir yiyip üstüne bir litre soğuk su içebilir,ilaç içtikten sonra boynuna ip bağlayıp o ipin diğer ucunu da kalkmak üzere olan bir uçağa bağlayıp uçak havalandığında kafasına kursun sıkabilirdi.ölmek istedikten sonra neler yapılabilirdi..hayal gücü sınırsızdı.fazla düşünmeye gerek yoktu.. dramatik inlemelere,acı dolu bakışlara,okuyanların vicdan azabından deri değiştirmesine sebep olacak kadar acı dolu mektuba da gerek yoktu.bu ölümün sonucundan herhangi bir ''artistik puan'' almayacaktı nasılsa.o,başı önde elindeki jilete dalmış bunları düşünürken,yanında oturan fötr şapkalı,şık giyimli (sanki öykünün gizli başrolüymüşcesine)esrarengiz olan-ki zaten hikayenin yarısından sonrasında çıka gelmesi beklenen- adamın ilk sözcüğünü söylemesiyle irkildi.o puslu ses tonuyla ''eger gerçekten kalbini durdurmak istiyorsan damardan potasyum klorid almalısın.daha da garantilisi sodyum pentotal ve pankuronium bromidi de karıştırıp olayı acısız bitirmek..birisi diyaframı felç eder nefes alamassın,diğeri uyutup acı çektiğini fark etmeni engeller.ama asıl önemli olan sen gittikten sonra sana ihtiyacı olan insanlara senin ne önereceğin.bence gerçekten ölmek istiyorsan yaşamaya çalışmalısın...Kolay gelsin.. bol şans! '' dedi ve gitti adam.. kadın gitmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder